yerdeyim o gün akşam
başımda serin ruzgar,
kulağımda dalga sesi,
burnumda yosun kokusu
ve dinginim kendi hüznümle gece mavisi o sıra gözlerim.
geldi basarak üstümüze
beni seçti patiska elleri,
parmaklarının arasında ufku gösterdi
sonra aldı hizasını
attı suya içini çekerek
ben, üç kez sektim denizin üstünde.
sizlerle tanıştım sonra,
karşıladınız beni dostlarım benim.
bir bir dinledim hepinizi
sofranızdan selamla geçtim,
dibinde denizin.
K.D
Aralık 5
bana bakınca,
açıyor ellerini bana doğru gözleri.
kokusu var gözlerinin,
kadim bir büyü üflüyor yüzüme.
O an
plastik top, sekiyor asfaltta üç kez
camda bir kadın,
yemeğin hazır olduğunu bağırıyor,
yağmur dökülüyor incir ağacına,
damlaları en büyük yaprağından, toprağa iniyor ağacın.
toprak kokusu, mahallemin camlarından evlerimi kutsuyor,
çocukluğumun tüm temizliği
hala ağaçlarımız varken yani.
kokusu var gözlerinin,
bana baktıkça,
ellerinin arasından üflediği.
K.D
Kasım 8
senli benli olmalıydı,
ne zaman sadece benle kaldı bu hikaye?
orada bir park olmalıydı,
şimdi sadece bizim kestane ağacı var kalan.
çevresinde yeşillikler, çiçekler olmalıydı
ve merkezindeydi mahallenin
otoyol yanı ve mahallenin merkezi arasında bir fark olmalıydı.
tek mi kaldım yani kuşlara yem atan?
Nilgün abla ne zaman öldü?
ölüm ve gitmek arasında bir fark olmalıydı.
kuşlara yem veren başka eller de vardı bu hikayede.
kulağındaki küpenin teki yok,
zincirin ucu kopuk,
yürüyor caddelerde bir tramvay, raylar kayıp,
açık kalan deftere dolu kalem,
bir iki satır bırakmalıydı.
K.D
Kasım 7
kızardı içimdeki gökyüzü
elma, koparıldı ağaçtan.
günah, incesazda dağıtıldı.
gizli gizli delirdi memurlar,
bir gece hiçbiri eve dönmedi.
kurudu okyanuslar ansızın,
gidenlerin,
nehirde ayak izleri kaldı.
kaleme kırıl dedi birisi,
çıktı koskocaman tepeye
kafası kocaman,
elleri kocaman,
gözleri iriydi, alnı kızgın
canı acıdı kalemin,
kalem,
yaralı bir domuz gibi ağladı.
K.D
Ekim 30
ülkemiz, onun gözlerine bakarak oluşmuştur.
güneş doğduğunda, en büyük ormanıdır gezegenin
ve geceleri,
mordur denizimizin dalgaları.
ay, durgunluğumuza vurduğunda
yakamozumuz, denizimizde mahsur aşık ölüleridir donmuş.
öyle zamanlarda,
yorgun bir kayık geçer üzerlerinden.
içilen sigaralardan sisler örülü
nefes işlemeli bir halı, yerimiz ve göğümüz arasındadır.
kayık, güneşe doğru seyrine devam ederken,
kürekler ışıldayan donuk umutlardan alır gücünü.
K.D
Ekim 26
yenilgi ağır olmuştu,
gece inmiş ve toprak ıslaktı
ayın ışığında toprak, adeta parlıyordu.
ayaktaydı ve uslanmış
bu yenilgi, aynı sonucu bir kez daha görmeme dersidir diyordu.
hemen ertesi günüydü,
her yol başka bir savaşa çıkıyordu.
artık hazırdı,
savaştı
yenilgi ağır olmuştu,
gece inmiş ve toprak ıslaktı...
K.D
Ekim 12
günleri denedik üstümüze,
bana en çok cuma yakıştı.
omuzlarıma hicran gibi oturdu,
kolları kısa,
ayaklarıma dolanan paçaları upuzundu,
binlerce cebinde boş kağıtlar saklıydı.
İki kavuşma noktası belinin
Düğmesi varsa iliği yok, iliği varsa düğmesi yoktu
fermuarı açılsa kapanmaz, kapansa zor açılırdı
yakası sımsıkı sarıldı boğazıma
kalbimin üstüne kirli bir tasvir bıraktı
bana en çok cuma yakıştı.
K.D
Mayıs 26
Sızı - K.D Mayıs 24
Yırtık - K.D Mayıs 13
uyumak için uzandığında,
yorgun ellerimdir yonca kolyen,
gerdanındaki beninden göğsüne kayarak iner.
her adımında çınlar..
benim, acılı türkümü mırıldanır kulağına küpelerin.
Ayak basılmamış yerler kadar keşfedilmemiş değilim belki ama,
Hiç okunmayacak olan,
Son sayfayım defterinde senin.
Kolay değildir bunu bilerek yaşamak.
K.D
Mayıs 11
Kriminal - K.D Nisan 28
Tam da azalıyorken ağırlığı
cılız kalbimdeki küfenin,
aniden seni tanıyan bir şarkı taşıdım
metruk bir eve
Evin içinde yorgun küller vardı,
Evin içinde incecik iki tahta aralığından süzen hüzmeyle uçuşan
ahenkli tozlar vardı,
birbirini yıllardır tanıyan kıymık parçaları.
Evin içinde sıska bir hamal,
yıkıldı tüm yorgunluğuyla,
gözü açık kedi ölüsünün yanına
küfesinin yıkılmaz omzuna yasladı başını.
kızağa çekilmiş bir vapur gibi gıcırdarken,
evin kapısı kapandı.
K.D
Nisan 25
Gardiyan - K.D Nisan 14
Buğu - K.D Nisan 7
Cuma Yazıları - Mart - K.D Mart 30
Üç Deli - K.D şubat 21
İp - K.D Şubat 12
Kirlenenleri topladılar bir gün,
Hava ağır ve kömür kokuyor mahallenin bacaları
öksürüklü bir gökkuşağı gibi kapkaranlıktan rengarengiz
Ben, en baştayım tabi
Gökyüzüne bakalım dedik,
Bir baktık
Gökyüzü bizim rengimiz,
İçinde yağmur bulutları
Çok geçmeden anladık,
Başlayacak toplu imhamız
Yok olacağız
Yıllar ve belki yüzyıllar sonra
kabul edilecek günahlarız.
K.D
Mart 8
zamanın kocamış kadınları aldılar yerlerini,
büyük bir ustalıkla çekti kazanı önüne biri
diğerleri malzemeleri toplayıp getirdi
Her şey hazırdı
tüm zamanlar birlikte çalışmış olmanın verdiği tek bakışlık büyük ortaklıkla
artık başlayabilirlerdi
bir avuç bir kaç sene atıldı önce,
kazanın bir tarafına bir seneye bir asırlık sabır eklendi.
diğer tarafına
her yıl için bir ölçek mutluluk,
her mutluluğun dörtte biri kadar hüzün,
her hüznün yarısı kadar verilmiş sözler,
her sözün ederi kadar inanç
ve eklenen inanca denk gelecek kadar tanışmak görülmemiş ağaçlarla
ateşi keşkelerle harlanarak
kaynadıkça kaynıyor kazan
gözleri, kalbime bakıyor birden
kimsenin diyor kimsenin olmasın keşkeleri.
artık tamamdı, her şey kıvamında ve doygundu
bir kazanın içinde kaynatılan zamana
tek bir şey katılacaktı eksik kalan
bizler,
birbirimize hazırlanacak olan..
K.D - Mart 9
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.