Eternal rower

Eternal rowerEternal rowerEternal rower
Ana Sayfa
Karakterler
Mekanlar ve Yerler
Ebedi Kürekçi Yazılar
Yazılar
  • Küçük Delikanlı

Eternal rower

Eternal rowerEternal rowerEternal rower
Ana Sayfa
Karakterler
Mekanlar ve Yerler
Ebedi Kürekçi Yazılar
Yazılar
  • Küçük Delikanlı
Daha fazlası
  • Ana Sayfa
  • Karakterler
  • Mekanlar ve Yerler
  • Ebedi Kürekçi Yazılar
  • Yazılar
    • Küçük Delikanlı
  • Ana Sayfa
  • Karakterler
  • Mekanlar ve Yerler
  • Ebedi Kürekçi Yazılar
  • Yazılar
    • Küçük Delikanlı

Küçük Delikanlı

< Önceki Sayfa

Çakıl

yerdeyim o gün akşam

başımda serin ruzgar, 

kulağımda dalga sesi, 

burnumda yosun kokusu

ve dinginim kendi hüznümle gece mavisi o sıra gözlerim.


geldi basarak üstümüze 

beni seçti patiska elleri,

parmaklarının arasında ufku gösterdi


sonra aldı hizasını

attı suya içini çekerek

ben, üç kez sektim denizin üstünde.


sizlerle tanıştım sonra,

karşıladınız beni dostlarım benim.

bir bir dinledim hepinizi

sofranızdan selamla geçtim,

dibinde denizin.



K.D

Aralık 5

Kokusu Var

bana bakınca,

açıyor ellerini bana doğru gözleri.

kokusu var gözlerinin,

kadim bir büyü üflüyor yüzüme.


O an

plastik top, sekiyor asfaltta üç kez

camda bir kadın, 

yemeğin hazır olduğunu bağırıyor,


yağmur dökülüyor incir ağacına,

damlaları en büyük yaprağından, toprağa iniyor ağacın.

toprak kokusu, mahallemin camlarından evlerimi kutsuyor,


çocukluğumun tüm temizliği 

hala ağaçlarımız varken yani.


kokusu var gözlerinin,

bana baktıkça,

ellerinin arasından üflediği.


 

K.D

Kasım 8

Tek

senli benli olmalıydı,

ne zaman sadece benle kaldı bu hikaye?


orada bir park olmalıydı, 

şimdi sadece bizim kestane ağacı var kalan.

çevresinde yeşillikler, çiçekler olmalıydı 

ve merkezindeydi mahallenin

otoyol yanı ve mahallenin merkezi arasında bir fark olmalıydı.


tek mi kaldım yani kuşlara yem atan?

Nilgün abla ne zaman öldü?

ölüm ve gitmek arasında bir fark olmalıydı.


kuşlara yem veren başka eller de vardı bu hikayede.


kulağındaki küpenin teki yok,

zincirin ucu kopuk,

yürüyor caddelerde bir tramvay, raylar kayıp,

açık kalan deftere dolu kalem, 

bir iki satır bırakmalıydı.


 

K.D

Kasım 7

Kızgın

kızardı içimdeki gökyüzü

elma, koparıldı ağaçtan.

günah, incesazda dağıtıldı.

 

gizli gizli delirdi memurlar, 

bir gece hiçbiri eve dönmedi.


kurudu okyanuslar ansızın,

gidenlerin,

nehirde ayak izleri kaldı.


kaleme kırıl dedi birisi, 

çıktı koskocaman tepeye

kafası kocaman, 

elleri kocaman,

gözleri iriydi, alnı kızgın

canı acıdı kalemin,


kalem, 

yaralı bir domuz gibi ağladı.


K.D

Ekim 30

Ülkemiz nasıl oluşmuştur?

ülkemiz, onun gözlerine bakarak oluşmuştur.

güneş doğduğunda, en büyük ormanıdır gezegenin

ve geceleri,

mordur denizimizin dalgaları.


ay, durgunluğumuza vurduğunda

yakamozumuz, denizimizde mahsur aşık ölüleridir donmuş.

öyle zamanlarda,

yorgun bir kayık geçer üzerlerinden.


içilen sigaralardan sisler örülü 

nefes işlemeli bir halı, yerimiz ve göğümüz arasındadır.


kayık, güneşe doğru seyrine devam ederken,

kürekler ışıldayan donuk umutlardan alır gücünü.


 

K.D

Ekim 26

Döngü

yenilgi ağır olmuştu,

gece inmiş ve toprak ıslaktı

ayın ışığında toprak, adeta parlıyordu.


ayaktaydı ve uslanmış

bu yenilgi, aynı sonucu bir kez daha görmeme dersidir diyordu.


hemen ertesi günüydü,

her yol başka bir savaşa çıkıyordu.

artık hazırdı,

savaştı


yenilgi ağır olmuştu,
gece inmiş ve toprak ıslaktı...


K.D

Ekim 12

Cuma Yazıları - Mayıs

günleri denedik üstümüze,

bana en çok cuma yakıştı.


omuzlarıma hicran gibi oturdu,

kolları kısa,

ayaklarıma dolanan paçaları upuzundu,

binlerce cebinde boş kağıtlar saklıydı.

İki kavuşma noktası belinin

Düğmesi varsa iliği yok, iliği varsa düğmesi yoktu

fermuarı açılsa kapanmaz, kapansa zor açılırdı 


yakası sımsıkı sarıldı boğazıma

kalbimin üstüne kirli bir tasvir bıraktı

bana en çok cuma yakıştı.


 

K.D

Mayıs 26

Sızı Dökülmeye başladığında anıların, Siliniyor kirleri güvenli zulaların, Yavaşça derinleşiyor hüzün, belirginleştikçe duvara bakan cama, parmağımla çizdiğim yüzün. Kırıp camı atlasam duvara, ve düşüp soğuk betona, betonda toprak koksam. Süzülüp hücrenden içeri, Burnunun direğine sızı olsam.


Sızı - K.D Mayıs 24

Yırtık yapayalnız kalarak, içim içim açılarak, fotoğrafındaki gülümsemen gibi gerilir içimdeki kimsesiz yırtık. ben, namus bekçisiyim bu arsızlığın.


Yırtık - K.D Mayıs 13

Son Sayfa

uyumak için uzandığında,

yorgun ellerimdir yonca kolyen, 

gerdanındaki beninden göğsüne kayarak iner. 


her adımında çınlar..

benim, acılı türkümü mırıldanır kulağına küpelerin.


Ayak basılmamış yerler kadar keşfedilmemiş değilim belki ama,

Hiç okunmayacak olan,

Son sayfayım defterinde senin.


Kolay değildir bunu bilerek yaşamak.


K.D

Mayıs 11

Kriminal içimde çılgın bir anı, tutuyor elleriyle boğazımı. boğazım kırmızı, boğazım parmak izi, kriminal bir aşk bu...


Kriminal - K.D Nisan 28

Kapı

Tam da azalıyorken ağırlığı

cılız kalbimdeki küfenin,

aniden seni tanıyan bir şarkı taşıdım

metruk bir eve


Evin içinde yorgun küller vardı,

Evin içinde incecik iki tahta aralığından süzen hüzmeyle uçuşan 

ahenkli tozlar vardı,

birbirini yıllardır tanıyan kıymık parçaları.


Evin içinde sıska bir hamal,

yıkıldı tüm yorgunluğuyla,

gözü açık kedi ölüsünün yanına

küfesinin yıkılmaz omzuna yasladı başını.


kızağa çekilmiş bir vapur gibi gıcırdarken,

evin kapısı kapandı.


K.D

Nisan 25

Gardiyan Elimi sakalımda gezdirdim, Batık bir gemi döküldü. Kirpiklerim, her biri yosun kokusu oltası, Ağım, sensiz verilen bir kavgada, En son düştü. Dışıma sefil, Dışıma, işine aşık, anahtarsız gardiyanlar üşüştü.


Gardiyan - K.D Nisan 14

Buğu Benim yanan tenime, Senin soğuk terin değende, Parlamaya yüz tutmuş bir keder buğusu yapışır, Yarım bırakılmış çayın ardından çıkan, Dolunayın akına


Buğu - K.D Nisan 7

Cuma Yazıları - Mart ben yine sanki yırtıp gelecekmişsin gibi kara perdesini gecenin, oturup bekliyorum aynı yerde paçalarında tozlu günleri taşıyan taklacı, kirli güvercin cumasında


Cuma Yazıları - Mart - K.D Mart 30

Üç Deli yolun ortasında üç deli biri kirli, biri yuvarlak, biri sivri. biri devamlı elini yıkıyor boşlukla. biriyse sadece uzanabilmek istiyor yere tamamınca. her şey değişebilirdi sanki, hiç durmayan bir yağmur yağsa.


Üç Deli - K.D şubat 21

İp gözlerimde gözlerinin şavkı, bedenini doğrayan mavi bir ip var fotoğrafta, omzuma sığınmış omzunun yarısı ipin, yarısı benim...


İp - K.D Şubat 12

Günah

Kirlenenleri topladılar bir gün,

Hava ağır ve kömür kokuyor mahallenin bacaları

öksürüklü bir gökkuşağı gibi kapkaranlıktan rengarengiz

Ben, en baştayım tabi


Gökyüzüne bakalım dedik,

Bir baktık

Gökyüzü bizim rengimiz,

İçinde yağmur bulutları

Çok geçmeden anladık,

Başlayacak toplu imhamız

Yok olacağız


Yıllar ve belki yüzyıllar sonra 

kabul edilecek günahlarız.


K.D

Mart 8

 


Hazırlık

zamanın kocamış kadınları aldılar yerlerini,

büyük bir ustalıkla çekti kazanı önüne biri

diğerleri malzemeleri toplayıp getirdi


Her şey hazırdı 

tüm zamanlar birlikte çalışmış olmanın verdiği tek bakışlık büyük ortaklıkla

artık başlayabilirlerdi


bir avuç bir kaç sene atıldı önce,

kazanın bir tarafına bir seneye bir asırlık sabır eklendi.

diğer tarafına

her yıl için bir ölçek mutluluk,

her mutluluğun dörtte biri kadar hüzün,

her hüznün yarısı kadar verilmiş sözler,

her sözün ederi kadar inanç

ve eklenen inanca denk gelecek kadar tanışmak görülmemiş ağaçlarla


ateşi keşkelerle harlanarak

kaynadıkça kaynıyor kazan

gözleri, kalbime bakıyor birden

kimsenin diyor kimsenin olmasın keşkeleri.


artık tamamdı, her şey kıvamında ve doygundu

bir kazanın içinde kaynatılan zamana

tek bir şey katılacaktı eksik kalan

bizler, 

birbirimize hazırlanacak olan..


K.D - Mart 9


< Önceki Sayfa

Telif Hakkı © 2025 Eternal Rower - Tüm Hakları Saklıdır.


Destekli

Bu web sitesinde çerez kullanılır.

Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.

Kabul Et